Yılı bitirirken dolar yine neden hareketlendi ve nereye doğru gidiyor?

2018’den bu yana piyasaların el değmekten imtina ettikleri sıcaklıktaki “ABD ile Türkiye ilişkileri yine mi geriliyor?” sorusu ve Türk Lirası’nı ülkede tutmaya yönelik bazı uygulamalar Dolar/TL’yi ekim ayından bu yana en yüksek seviyeye getirdi

Fotoğraf: Jason Alden/ Bloomberg

Enflasyonun bir önceki seneye kıyasla düştüğü ancak işsizliğin çift haneden düşmediği, üç çeyrek üst üste küçülmenin bir miktar büyüme ile kırıldığı, yatırımlarda son 10 yılın en düşük seviyelerinin görüldüğü, 53 ay düşmeyen faizin altı ayda 1200 puan gerilediği, ekonomiyle ilgilensin ilgilenmesin herkesin dağarcığına “tanzim” ve “swap” kelimelerinin eklendiği bir 2019 yılı geride kalıyor. 

Küresel ticaret savaşlarından Başkan’ına ne olacağı bilinmeyen ABD ile ilişkilere, hemen hemen her ülkenin sokaklarına çıkan “öfkeli kalabalıklardan” Avrupa Birliği'ni terk edecek güneş batmayan imparatorluğa kadar bir demet belirsizliklerle dolu 2020 yaklaşırken, Türkiye’nin aklında yine o soru var: Dolar neden yükseldi? 

2018 ortasında 7 lira seviyesini görerek tarihi rekorunu kıran Dolar/TL, yeni yıla başlarken bir miktar sakinlemiş ve ocak ayını 5,30’lar seviyelerinde karşılamıştı. Geçen 12 ayda dolar karşısında yüzde 11 değer kaybeden Türk Lirası, geçtiğimiz hafta 5,94 lira seviyesinin üzerine çıktı. Sadece 16-20 Aralık tarihleri arasındaki değer kaybı ise yüzde 2’nin üzerinde. 

Para otoritelerinin aldığı bazı kararlar ve elbette ki kaç jenerasyondur duymaya alışık olduğumuz “jeopolitik riskler” bu yükselişin nedenleri arasında. Başlıyoruz... 

1) ABD Meclisi'nden "geçmesi istenmeyen" yasanın geçmesi 

Yılın son ayına sınırlı şekilde başlayan Dolar/TL kurundaki yükselişin hızlanması, 1915 olaylarının ABD Senatosu’nda “Ermeni Soykırımı” olarak kabul edildiği 12 Aralık tarihine denk geliyor. 

Daha önce üç kez engellenen yasa tasarısı, kasımda Temsilciler Meclisi’nden geçmişti. Senato’dan da geçen tasarı ile ilgili ABD Başkanı Donald Trump’ın son kararı bekleniyor. 

Karardan üç gün sonra bir canlı yayında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kapatılması gerekiyorsa İncirlik ve Kürecik'i kapatırız. Türkiye kabile ülkesi değildir” açıklaması piyasada “Ankara-Washington hattı yeniden mi geriliyor?” sorusunu gündeme getirdi. 

Erdoğan’ın bu açıklamasına yanıt ABD Savunma Bakanlığı’ndan geldi: Türkiye’deki askeri varlığımızı uzun vadeli işbirliğine bağlılığımızın ve NATO’daki stratejik ortağımızı korumanın bir sembolü olarak görüyoruz. 

Bu git-gelin yaşandığı tarihlerde dolar karşısında 5,78- 5,80 aralığında seyreden Türk Lirası, geçen 10 günde yüzde 2’den fazla değer kaybetti. 

2) ABD tarihinin en yüksek savunma bütçesinde Türkiye yaptırımı maddesi

ABD’nin Türkiye’ye yönelik yaptırımları konusu , Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füzelerinin satın alınmasını “done deal” (biten anlaşma) olarak açıklamasından bu yana gündemde. 

Son olarak 738 milyar dolar ile ülke tarihinin en yüksek savunma bütçesini hayata geçiren,  ABD Başkanı Donald Trump’ın 21 Aralık’ta imzaladığı 2020 Ulusal Savunma Yetki Yasası’nda Türkiye’ye de yer verildi. 

Ankara'nın S-400 hava savunma sistemlerini alım işlemlerine devam ettiği gerekçesiyle Türkiye'ye F-35 uçaklarının teslim edilmemesi öngörülürken, Türkiye'ye ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırım Yoluyla Mücadele (CAATSA) Yasası kapsamında yaptırım uygulanması gerektiği de belirtiliyor.

Yasada, Rus enerji ihracatına katkı sağlayan enerji boru hatlarının inşasında çalışan bazı gemi şirketlerine yaptırım uygulanması şartı da getiriliyor. Ki bu durum, Rusya’dan Avrupa’ya Karadeniz üzerinden doğal gaz taşıyacak TürkAkım’ı da kapsıyor. 

3) Trump giderse ne olur?

Türkiye’ye yönelik ABD yaptırımlarının yanı sıra  tüm dünyanın izlediği okyanusun ötesindeki diğer bir süreç ise Başkan Trump’ın azil süreci. 

ABD Temsilciler Meclisi Adalet Komitesi, Başkan Donald Trump'a yönelik "görevin kötüye kullanılması" ve "Kongre'nin işleyişini engelleme" maddelerini 13 Aralık’ta onayladı ve Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’na gönderdi. 

Bazı uzmanlara göre Trump’ın görevden azledilmesi ABD’nin Türkiye’ye yönelik yaptırımlarını daha hızlı şekilde hayata sokabilir.

Zira Rahip Brunson krizi dönemindeki gerginlik seviyesine bir daha hiç ulaşmayan liderlerden Erdoğan, ABD’li mevkidaşı için “Değerli dostum” diye bahsederken, Trump'ın kasım ayındaki basın toplantısında Erdoğan için “Büyük bir hayranıyım” demesi sırasında kameralar kayıttaydı. 

Eylül ayında basına sızan ve 25 Temmuz'da yaptıkları telefon görüşmesinde Donald Trump'ın Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'e, rakibi Joe Biden ve ailesini soruşturması durumunda ABD'nin ülkesine yardım edeceğini söylediğini iddia eden muhbir raporu, azil soruşturmasının fitilini ateşlemişti.

4)  BDDK’nın anlaşılması zor swap hamlesi neyi anlatıyor?

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), 18 Aralık’ta kısa vadeli swap işlemlerine kısıtlama getirdiğini duyuran bir açıklama yayınladı. 

İlk açıklandığında ekonomistlerin dâhi yorumlamakta zorlandığı açıklamanın tam metnini verip, işe swap’ın ne olduğunu anlatmakla başlayalım: 

Bankaların, konsolidasyona tabi yurtdışındaki kredi kuruluşu ve finansal kuruluş niteliğini haiz ortaklıklarıyla gerçekleştirdiği işlemler hariç, yurt dışı yerleşiklerle yaptıkları bir bacağı döviz diğer bacağı TL olan ve vadesine yedi gün veya daha kısa süre kalan, vadede TL satım yönündeki para swapı, forward, opsiyon ve diğer türev işlem tutarları toplamı, en son hesapladıkları yasal öz kaynaklarının yüzde 10’unu geçmeyecek olup söz konusu oran günlük olarak solo ve konsolide bazda hesaplanacaktır. 

Opsiyon işlemleri hesaplamada delta eşdeğeri ile dikkate alınacak olup valör tarihi işlem tarihinden sonra olan (ileri valörlü) türev işlemler, hesaplamada valör tarihi itibarıyla dikkate alınacaktır. Bu minvalde, mevcut aşım giderilinceye kadar aşım bulunan vade aralığında işlem yapılmayacaktır. 


- Swap neydi?

Londralı bir yatırımcı ya da bir banka düşünelim. 

Bu yatırımcının Türk Lirası’nın değeri düştüğünde Türk Lirası’nı elden çıkarmak istemesi doğal bir reaksiyon olacaktır. Bunun için de TL satıp, dolar alma yolunu tercih edecektir. Ancak elinde TL yoksa, önce bu para birimini piyasadan “ödünç alması” gerekiyor.

Geri ödeme taahhüdü ile ödünç aldığını varsayalım. Yatırımcı aslında kendisinde olmayan ancak ödünç aldığı TL’yi 100 liradan piyasaya satmış karşılığında dolar almış olsun. Sattığı miktar 80 liraya gerileyince yeniden piyasadan alır. Elde ettiği 20 liralık kârdan TL’yi bulmanın, taşımanın maliyeti ve diğer masraflar düşülür ve net kâra ulaşılır. 

Yani, TL satıp dolar almak isteyen, satacağı TL’yi de piyasadan bulmaya çalışan yatırımcının katlandığı maliyete swap (değiş-tokuş) faizi deniyor.

Türkiye’de bankaların Türk Lirası karşılığı döviz işlemlerinin yaklaşık yüzde 45’i swap işlemleriyle gerçekleşiyor. Merkez Bankası’nın rezervleriyle ilgili endişeler ile yerel seçim gerginliğinin arttığı mart ayının sonunda Londra'daki swap piyasasında Türk Lirası'nın gecelik faizi, yüzde 1300'ü aşmıştı. Ki bu oran, 2001’deki ekonomik kriz sırasında yüzde 71’i görmüştü. 

- "Swap" 1,5 yılda hayatımızda nasıl yer etti?

Döviz şokunun yaşandığı Ağustos 2018’de çıkan yasal düzenlemeyle Türkiye’de yerleşik bankaların yurt dışı piyasalara sağlayacakları toplam Türk Lirası miktarı da öz sermayelerinin yüzde 25’i ile sınırlandırılmıştı. 

Bu limit içinde olmak kaydıyla, bir bankanın ne miktarda hangi işlemi yapacağı ticari bir karar sayılmakla birlikte, işlemlerin niteliği, miktarı ve fiyatı, bankaların portföy yapısına, risk anlayışına ve yönetim politikasına göre değişebiliyor.

Bunun yanı sıra, “Global finansal piyasalardaki en aktif pazarlardan swap pazarının başta Türk bankaları olmak üzere tüm finans sektörü katılımcılarına hizmet edecek şekilde” Borsa istanbul nezdinde kurulan Swap Piyasası, 1 Ekim 2018’de faaliyete geçti. 

O dönem yapılan açıklamada söz konusu yenilik ile “Borsamızda faaliyete geçmesi ile birlikte çoğunlukla tezgahüstü piyasalarda gerçekleştirilen bu tür işlemlerin, ülkemizde organize bir piyasa güvencesinde de yapılabilmesinin önü açılmış olacaktır” denilmişti. 

- BDDK ne demek istiyor? 

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: BDDK’nın yukarıda bahsettiği sınırlama, direkt kurdaki oynaklığı düşürmeyi amaçlamıyordu. Ancak karar alındıktan sonra “Kura etkisi olmadı” denmesi de güç. 

Türkiye’de hane halkı, tasarruflarını bankadaki hesaplarında genellikle döviz cinsinden tutuyor. Hâl böyle olunca bankalarda ciddi miktarda döviz birikmiş oluyor. 

Bankaların verdiği krediler kısmına bakıldığında ise borcu olan işletmelere orta ve uzun vadeli kredi kullandırılırken, bireysel müşterinin talebi genellikle mortgage ya da ihtiyaç kredisi almak yönünde. Bunlar da Türk Lirası cinsinden. Ancak bankaların bünyelerindeki döviz o kadar yükseldi ki bu kredi taleplerini karşılayacak TL yeterli değil. 

Bu durumda bankalar, faizi Merkez Bankası’nın yüzde 12’lik politika faizinden daha düşük yurt dışı piyasalara başvuruyor. 

BDDK da yukarıdaki açıklaması vasıtasıyla bu bankalara, vadesine yedi gün veya daha kısa süre kalan, yani kısa vadeli swap işlemlerini öz kaynaklarının yüzde 10’unu geçmeyecek şekilde ayarlamaları gerektiğini söylüyor. 

Bu kararla Londra’da kısa vadeli Türk Lirası bırakılmasının önüne geçilmek ve söz konusu kısa vadeli işlemlerin Borsa İstanbul’un nezdinde kurulan swap piyasasında gerçekleşmesi isteniyor. Yani BDDK’dan bankalara “Orta ve uzun vadeli işlemini Londra’da, kısa vadeli işlemini burada gör” mesajı gidiyor. 

Ağustos 2018’deki düzenleme ile Türkiye’den Londra’ya gidecek paraya yüzde 25’lik bir sınırlama konmuş, Londra’dan Türkiye’ye gelen Türk Lirası’na herhangi bir sınırlama yoktu. 

- Bir başka yeni kavram: TLREF

"Kısa vadeyi" Türkiye dışına kaçırmama çabalarının tek enstrümanı yerli bir swap piyasası değil. Bir de ilk kez dört ay önce duyurulan Türk Lirası Gecelik Referans Faiz Oranı (TLREF) var. 

TLREF için Londra’da kullanılan referans faiz oranı LİBOR’a (London Interbank Offered Rate) yerli bir alternatif denilebilir. 

Dünyanın en güvenilir bankalarının kısa vadeli borçlanma için birbirlerine uyguladıkları referans faiz oranı olarak kabul edilen LİBOR hesaplanırken dolar, euro, yen, frank ve pound olmak üzere beş ana para birimi ve gecelik/yıllık arasında değişen yedi farklı vade baz alınıyor. 

2012'de LİBOR’un belirlenmesinde söz sahibi bankaların kendi çıkarları için faiz oranları üzerinde yaptıkları oynamalar ve yanlış beyanların ortaya çıkmasının ardından hem Avrupa’da hem ABD’de LİBOR’a alternatif bir yapı getirme çalışmaları başlamıştı. 

Geçtiğimiz günlerde TLREF ile ilgili gelişmeleri basın mensupları ile paylaşan Borsa İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Alpogan Sabri Erdoğan, amaçlarının “TL bazlı bir finansal mimari oluşturmak” olduğunu söyleyerek TLREF ile dört ayda 13,2 milyar liralık değişken faizli borçlanma sağladıklarını duyurdu. 

Alpogan Sabri Erdoğan.jpeg
Borsa İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Alpogan Sabri Erdoğan/ Fotoğraf: AA


Uzun vadeli kredilerin büyük kısmının yabancı para cinsinden olduğunu hatırlatan Erdoğan, “Biz aslında bankalarımızın uzun vadeli TL cinsinden kredi üretme potansiyelini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Yabancı paranın yarattığı kur riskinden ekonomimizi olabildiğinde arındırmanın peşindeyiz” dedi 

“Şu an bankacılık sistemi sadece faiz riski için yaklaşık 10-15 milyar doları yurt dışında tutuyor” diyen Erdoğan, gelecek süreçte döviz bazlı swaplarla değil TL bazlı swaplarla faiz riskinin yönetildiği bir ortam oluşacağını aktardı. 

Borsa İstanbul Genel Müdür Yardımcısı, son dört ayda TLREF’e endeksli tahvil ihraçlarını kullanan bankaların yüzde 40-45’inin özel bankalar, yüzde 50-55’inin de kamu bankaları tarafından yapıldığını aktardı. Erdoğan şunları aktardı: 

TLREF, hedgeing mekanizmasını bankalarımız için ekstra yabancı para likiditesine ihtiyaç duymadan yapabilecekleri bir finansal mimari girişimi demek. 

Yerli bankalarımız yurt dışından uzun vadeli TL kaynak sağlarken karşılığında yabancı para göndermeleri gerekiyor. 

Yurt dışındaki TL'yi biz ancak yabancı para teminat göndererek Türkiye'ye çekebiliyoruz. Bu da, bankaların bize, konut kredisi verebilmek için döviz mevduatı toplamaları anlamına geliyor.

Bir taraftan aylık mevduat verirken nasıl bir yandan da 10 yıllık 5 yıllık krediler kullanıyoruz sorusunun cevabı burada. Bankalar, bunu yapabilmek için bizden döviz mevduatı toplayıp onu teminat olarak yurt dışına gönderiyorlar. Bu da sistemi dolarize ediyor. 

O yüzden bankaların kaynakları neredeyse yüzde 50 civarında dövizden oluşmasına rağmen hâlâ dünya ortalamasının çok çok üzerine döviz mevduatına faiz ödeyebiliyorlar.


- Riskler neler? 

BDDK’nın hamlesi, kısa vadeli swap işlemlerini de yurda çekmek, Londra’ya muhtaç bırakmamak amacını taşısa da döviz kuru üzerinde bir miktar etki bırakıyor.

Bir kere sınırlandırmanın ardından Londra’dan kısa vadeli Türk Lirası alacak kişi ya da kurumların azalmasıyla burada bir arz fazlası oluşuyor ve Türk Lirası’nın faizleri sert şekilde düşüyor. 

BDDK kararından önce yüzde 10,30 civarında olan gecelik swap faiz oranları karardan sonra yüzde 4’ün altına indi. Aynı şekilde haftalık ve aylık faizler de aşağı çekildi. 

Türk Lirası’nın faizinin düşmesi Türk Lirası’nı zayıflatan faktörler arasında. Zira, yüzde 10,30 seviyesinde prim getiren bir TL varken, bunun yüzde 3,5’e kadar gerilemesiyle yabancı yatırımcı TL pozisyonundan çıkmayı tercih edebilir. 

- Faizler iniyor, TL reel getirisi düşüyor

Faizlerden konu açılmışken, Merkez Bankası’nın 2019’un toplam sekiz toplantısının dördünde faiz indirme kararı almasından bahsetmekte de yarar var. 

Merkez Bankası Başkanı’nın değiştiği temmuz ayından önce yüzde 24 seviyelerinde seyreden politika faizi, 12 Aralık’ta yapılan son toplantıyla birlikte yüzde 12 seviyesine kadar indirildi. 

Bloomberg HT’ye konuşan Ata Yatırım Direktörü Cem Tözge’ye göre faizlerin altı ay içerisinde yarı yarıya indirmiş olmasıyla TL’ye karşı pozisyon almanın maliyeti ucuzlamış oldu. Yani Türk Lirası’nın verdiği düşük bir reel faiz var. 

Düşük faizler her ne kadar yatırımcıyı çeken bir unsur olsa da bazı uzmanlar, Merkez Bankası’nın 2020’de politika faizini negatife kadar çekme ihtimalinin döviz talebini artıracağını söylüyor. 

Geçtiğimiz hafta Bloomberg HT’ye bir röportaj veren Massachusetts Institute of Technology (MIT) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Daron Acemoğlu, düşük faizlerle ilgili şunları söylemişti: 

Reel faizler sıfıra yaklaşırsa orada inşaat sektörü büyüyor, bankalardan alınan krediler artıyor, tüketim artıyor ancak üretim onun kadar artmıyor ve dengesizlikler çok artmaya başlıyor. Özellikle bankalar, risklerini artırmaya başlıyor. Bu kötü bir döngüye yol açıyor.


Merkez'in politika faizini düşürmesiyle birlikte Türk Lirası reel getirilerindeki ciddi düşüşün dövize yönelişi hızlandıracağını söyleyen A1 Capital Genel Müdür Yardımcısı Belgin Maviş ise “CATSA ve Trump’ın azil süreci ile ilgili gelişmeleri eklediğinizde kurun olması gereken seviyenin çok üzerinde olduğunu ve bu noktada yön belirlemeye çalıştığını görüyoruz. Swap ihalesi ile bu, sadece yedi gün öteleniyor” diyor. 

Maviş, BDDK’nın söz konusu swap sınırlaması kararını almamış olsaydı kurun 5,98’e kadar çıkabileceğini söylüyor. 

Ata Yatırım Direktörü Cem Tözge, ayrıca, şirketlerin yıl sonu kapanışı yaptıklarını da hatırlatarak bu firmaların Türk Lirası talebinin artmasının Noel haftası sonrası değişebileceğini aktarıyor. 

“Serbest piyasa koşullarına haklı müdahaleler tabii ki yapılmalı ancak bir noktadan sonra müdahalenin dozu ve kapsayıcılığı da önemli” diyen Stratejist Cüneyt Paksoy, “Kendi piyasamızı oluşturmakta kararlıyız” ifadelerinin ardından bunun yabancı kurumları ve yatırımcıları da kapsaması gerektiğine vurgu yapıyor. 

BDDK kararının tek başına dövizi yukarı çekemeyeceğini söyleyen Paksoy, dövizi yükselten kriterin hâlâ masada olduğunu söylüyor ve “ABD yaptırımları masadan kalkmadan alacağımız her önlem ancak 2-3 kuruş hareket oluşturur. Yıl sonuna kadar iyileşme olmazsa Dolar/TL 6,15’i görür” diyor. 


 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU