Sosyolog Nilüfer Narlı: Sosyal uyum sağlanamadığında mülteciler çeteleşiyor

Sosyal uyum politikalarının önemine vurgu yapan Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Narlı, entegre olamayan mültecilerin, kimliklerini ifade etmek için illegal yöntemlere başvurabildiği uyarısında bulunuyor

Prof. Narlı, Suriyeli çocukların sosyal uyumu için Türkçe öğrenip okula gitmelerinin yanı sıra sanat ve spor faaliyetlerinde bulunmalarının önemine vurgu yapıyor / Fotoğraf: AP

Resmi makamların verdiği bilgilere göre, Türkiye'de kayıtlı 3,7 milyon Suriyeli bulunuyor.

Ayrıca ülkenin farklı kentlerinde kayıtsız şekilde yaşamını sürdüren bir milyon civarında Suriyeli var.

Böylelikle Türkiye'de barınan Suriyeli sayısı 4,7 milyona ulaşıyor. 

Türkiye'deki Suriyeliler, toplam nüfusun yüzde 6'sı durumunda.

Ancak kimi kentlerdeki Suriyeli sayısı, o şehirlerde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sayısının üstünde.

Örneğin Kilis nüfusunun yüzde 81,1'i Suriyelilerden oluşuyor. Hatay'da bu oran yüzde 27,37, Gaziantep'te ise yüzde 22,3.

 

Suriyeliler AA.jpg
Fotoğraf: AA

 

Veriler, birlikte yaşama kültürü oluşturmanın şart olduğunu, aksi takdirde güvenlik sorunu yaşanabileceğini gösteriyor.

Bu konuda uyarıda bulunan Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Türkiye'deki Suriyelilerin önemli bir bölümünün ülkesine dönmeyi değil, Türkiye'de yaşamayı planladığını, dolayısıyla birlikte, uyum içinde yaşam koşullarının güçlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Suriyelilerin toplumla kaynaşmaları için sosyal uyum politikalarına ihtiyaç duyulduğunu belirten Narlı, "Bir mültecinin geldiği yerde kalma süresi ortalama 7 yıl. Ancak Türkiye'deki Suriyelilerin önemli bir bölümü ülkesine dönmeyi değil, burada kalmayı planlıyor. Sosyal uyum projeleri çok önemli. Eğitim konusu biraz ihmal ediliyor" diyor.

 

Prof. Dr. Nilüfer Narlı BAU
Prof. Dr. Nilüfer Narlı / Fotoğraf: BAU Medya İlişkileri Ofisi

 

"Birbirini tanımayan gruplar, yapıcı aktiviteler yoluyla kaynaşıyor, önyargılar azalıyor"

Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) elinden geleni yapmaya çalıştığını kaydeden Narlı, "Öğretmenler özverili şekilde çalışıyor ancak yeterli değil. Biz akademisyenlere düşen, sosyal uyumu güçlendirecek çalışmalar yapmak" ifadelerini kullanıyor. 

Yüz yüze faaliyetlerin önemine dikkati çeken Prof. Dr. Narlı, bu çalışmalara örnek veriyor:

Kaliteli temas dediğimiz bir teori var. Birbirini tanımayan gruplar, yapıcı bir aktiviteye girerse, birbirlerini tanıyabiliyor, kaynaşıyor ve önyargılarında müthiş bir azalma oluyor. Türk ve Suriyeli çocuklar bir araya getirilmeli. Türkçe-Arapça

şarkılar söylenmeli. Sanat ve spor faaliyetleri çok önemli. Bizim Türk ve Suriyeli çocukları bir araya getirdiğimiz sanat atölyelerimiz, spor etkinliklerimiz var.

 

Geçmişte "misafir", günümüzde "rakip"

Suriyelilerin geçmişte "misafir", günümüzde ise "rakip" olarak görüldüğünü aktaran Narlı, "Toplumda istenmeyen kişiler olarak görülüyor Suriyeliler. Onlara karşı önyargılar artıyor. Birçok sorunun sorumlusu olarak Suriyeliler görülüyor" ifadelerini kullanıyor.

Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Türkiye'de okul çağında 1 milyon Suriyeli çocuk bulunduğunu, bu çocukların yüzde 62'sinin Türk eğitim sistemine entegre edildiğini, bunun bir başarı olduğunu ancak geri kalan yüzde 38'lik kesimin eğitim almadığını anlatıyor.

 

Suriyeli çocuklar AA.jpg
Fotoğraf: AA

 

"Yerlerinden edilmiş, savaş travması alan kişilerde sanat ve spor bir panzehir"

Narlı, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Erkek çocukların ev ekonomisine katkı sağlaması beklenirken, kız çocuklar erken evliliğe yönlendiriliyor. Örgün eğitimin dışında kalan Suriyeli çocuklara ulaşabilmemiz çok önemli. Onlar için sosyal uyum projeleri yapılabilir. Bu çocuklara Türkçe öğretmemiz, sanat ve sporla meşgul olacakları fırsatlar yaratmamız çok önemli. Yerlerinden edilmiş, savaş travması alan kişilerde sanat ve spor bir panzehir.

 

Suriyeli çocuklar atölye dans BAU TOSAM Twitter.jpg
Fotoğraf: Twitter / @BAU-TOSAM

 

"Sosyal uyum sağlanamadığında mülteciler, kimliklerini ifade etmek için ‘çeteleşerek' illegal yöntemlere başvurabiliyor"

Okula gitmeyen çocukların, örgün eğitime katılan çocuklara oranla illegal yöntemlere eğiliminin daha yüksek olduğunu belirten Narlı, bu durumun oluşturabileceği güvenlik sorununa değiniyor:

Örneğin Afganistan'a baktığımızda Taliban'da, radikallerin, terörün eline bırakılmış mülteci çocuklar var. Sosyal uyum sağlanamadığında mülteciler, kimliklerini ifade etmek için ‘çeteleşerek' illegal yöntemlere başvurabiliyor. Sosyal uyum sağlanamazsa bu tehditle karşı karşıya kalabiliriz. Göç tarihine baktığımızda ABD'de de bunun örneğini görüyoruz"

Özellikle kent merkezlerinden uzakta yaşayan çocukların sosyal uyumunu güçlendirmek için ivedilikle çalışmaların yürütülmesi gerektiğine dikkati çeken Narlı, "2016-2017'de Zeytinburnu'ndaki bir çalışma kapsamında ilçedeki 380 haneyle görüştük. Bu bölgede imalat sanayii ve çok sayıdaki tekstil atölyeleri, imalat sanayii var ve bu bölgedeki çocuklar, ağırlıklı olarak bu atölyelerde çalıştırılıyor. Esenyurt ve başka yerlerde de benzer durumlar var. Bu zaten çocuklar, göç ve savaş travması yaşıyor. Okula gitmeleri, Türkçe öğrenmeleri, toplumla entegre olmaları gerekiyor" ifadelerini kullanıyor. 

Sosyal uyumda mobil teknoloji desteği

Narlı, mültecilerin sosyal uyumunda mobil teknolojinin de etkin bir şekilde kullanılabileceğini söyleyerek şunları dile getiriyor:

Mobil teknoloji, oyun teknolojisinin kullanılmasıyla bu çocukların Türkçeyi çok daha etkin şekilde öğrenebilmeleri önemli. Türkiye'deki tarihi ve kültürel mirası tanımaları, içinde yaşadıkları şehrin anıtlarını, mekanlarını tanımalarında ilgili mobil

teknolojiler kullanılabilir. Mülteciler gibi kırılgan toplumlar, evden çıkmakta tereddüt edebiliyor. Özellikle Suriyeli çocuklar ile kadınları izolasyondan kurtarmak için önce Türkçe öğretmeli.

Sürdürülebilir toplum

Göçmenlerin uyumu için sivil toplum kuruluşlarından iş insanlarına, gönüllülerden öğrencilere toplumun farklı kesimlerine sorumluluk düştüğünü de sözlerine ekleyen Narlı, sürdürülebilir bir toplum için el ele vermenin şart olduğunu söylüyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU