Sudan Ulusal Kongre Partisi'nin feshedilmesinin ardından

Sudan'da Ömer el-Beşir rejiminin devrilmesinin ardından Beşir'in lideri olduğu Ulusal Kongre Partisi’nin (UKP) feshedilmesi, devlet ile iktidardaki siyasi partiler arasındaki sorunlu ilişkiyi akla getirdi

Ömer el-Beşir, 1989 yılında gerçekleştirdiği darbeyle demokratik hükümeti devirdi / Fotoğraf: AFP

Sudan'da Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’nin (ÖDBG) Aralık 2018'den bu yana talep ettiği Ulusal Kongre Partisi’nin feshedilmesi kararının onaylanması pek çok kişinin yüreğine su serpti.

Bununla birlikte karar, partinin türlü yollarla tekrar toparlanma kabiliyetine ilişkin birtakım soruları da gündeme getirdi. Nitekim bazı kişiler partinin, rejimin sonunu hazırlayan bir dizi zorlukla karşı karşıya kaldığını dile getirerek, kararın düşünüldüğü kadar etkili olmayacağını ifade ettiler.

Partinin yeninden toparlanması, milyonlarca kişinin katılımıyla başkanlık sarayına doğru yapılacak bir alayı tertip etmesini sağlamayacak; fakat parti diasporasının toplanması, yeni bir isimle geri dönüş veya çeşitli İslami hareketlerle koalisyon oluşturulması gibi durumlara tanık olabiliriz.

Şu anki kalabalık, bir ön denemedir. Bununla birlikte partinin, politik destek almak için ideolojik sloganlara dayanan kurumsal çalışma tecrübesi var.

Sudan İslami Hareketi ya da Sudan Müslüman Kardeşler (İhvan) Teşkilatı, 1940'lı yılların başlarında muhafazakâr doktrine olan bağlılığıyla karakterize olan radikal bir parti olarak ortaya çıktı.

Bu parti, aynı dönemdeki bir diğer radikal parti olan Sudan Komünist Partisi’ne karşı ortaya çıktı. İki radikal parti, Milli Ümmet Partisi ve Federal Ulusal Parti gibi partilerin feodalitesi karşısında sosyalist kavramlarla desteklendi ve beslendi.

O zamanlar Mısır, Hasan el-Benna’nın kurduğu İhvan ile birlikte İslami hareket için bir merkez haline geldi. Bu hareket, daha sonra Mısır'da okuyan bazı Sudanlı öğrenciler tarafından Sudan'a aktarıldı.

Çatışan roller

İslami hareket, sosyal ve politik planda etkin olmak için çok çalıştı ve örgütsel çalışma yöntemini takip ederek süreç içerisinde farklı isimler altında boy gösterdi. Bu isimler arasında, İslami Anayasa Cephesi, İslam Bildirgesi Cephesi, Milli İslami Cephe ve son olarak Ulusal Kongre Partisi bulunuyor.

İdeolojik bir hareketten siyasal partiye doğru olan bu dönüşümde harekete bir dizi pragmatik tutum ve davranış eşlik etti. İslami hareket bu şekilde para kazandı ve tüm hükümetlerle uyumlu hale geldi.

Oysa öncesinde bu hükümetlere karşı ya düşmanca bir tavır takınıyor ya da onlara sadık bir pozisyonda bulunuyordu. Bununla birlikte ülkedeki siyasi gerçekliğin zemininde halen varlığını korumaya devam ediyor.

İslami Hareket'in faaliyetlerini ayırt eden şey, Hasan Turabi'nin kuruluşundan sonra kabul ettiği siyasi eylemdi.

Diğer liderlerinden bazıları buna itiraz etti ve Şubat 1969'daki genel konferansın ardından bir bölünme yaşandı.

Turabi siyasal İslam'ın ilkelerini kökleştirme yolunda devam etti ve Hasan el-Benna tarafından ortaya konulan fikirleri benimseyen ilk hareket hattında ilerledi.

Sonrasında eski kardeşlerine yönelik eleştirilerde bulundu ve onları dini ilkelere dayanan yaklaşımdan saparak siyasi kazanımlar elde etmeye odaklanmakla itham etti.

1969 yılında gerçekleştirdiği askeri darbe ile yönetime gelen Cafer en-Numeyri rejimine başlangıçta muhalif olan Turabi, daha sonra onunla uzlaştı ve Turabi Sudan Başsavcısı olarak görev yaptı.

1985’te Cafer en-Numeyri rejiminin halk devrimiyle yıkılmasının ardından İslami hareket seçimlere katılarak üçüncü demokratik hükümette yerini aldı.

Demokratik rejim, o sıra Tuğgeneral olan Ömer el-Beşir’in liderliğindeki askeri darbeye yaslanan İslami Hareket tarafından 30 Haziran 1989’da devrildi.

Böylece İslami Hareket iktidarı ele geçiren darbenin ardından yürürlüğe konan değişim projesi karşısında aciz kalan diğer partilerin çaresizliğinden de faydalanarak siyasal İslam’ı bir hükümet sistemi olarak yasallaştırmaya ve dini devlet anlayışını kökleştirmeye çalıştı.

Bölünme

On yıl sonra, 1999 yılında meşhur bölünme gerçekleşti. Sudan İslami Hareketinde büyük bir kırılmaya tanık olundu.

Bölünme sonrasında dışlanan ve uzaklaştırılan Hasan et-Turabi hapisten çıktıktan sonra Halk Kongresi Partisi adı altında bir muhalefet partisi kurdu. Onun partisine ve diğer muhalif partilere karşı baskı politikası benimsendi.

‘Kurtuluş Hükümeti’ Hasan et-Turabi’nin okulundan mezun oldu ve kendi üyelerinin hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla dini bir binek olarak kullandı.

Hükümet, İslami Hareket'in örgütsel stratejisine ve harekete geçirme kabiliyetine dayanarak, gençleri, burjuva sınıfını ve eğitimli seçkinleri hedef aldı.

Hükümet her gruptan farklı bir şekilde yararlanmaya karar verdi.

Halk Savunma Kuvvetleri adı altında gençleri silahlandırarak onları cihada çekti.

Halk Savunma Kuvvetleri, İran Devrim Muhafızları’nı rol model alan bir militan grubudur.

Bu güçler, kuzey ve güney Sudan arasındaki iç savaş için hazır bir yakıt oldu. Hükümet, burjuva sınıfını ezmeye ve sürgün etmeye çalıştı.

Ayrıca onların kamudaki pozisyonlarına son vererek kendi adamlarını atadılar. Eğitimli seçkinlerin çoğu evcilleştirildi ve geri kalanı ise gerektiğinde faydalanmak üzere gölgede bırakıldı.

Yeniden üretim

İslami Hareket, tebliğ misyonunu haklı çıkarmak adına din kılıfı altında politik şiddet kullandı.

Bununla birlikte her ne kadar daha sonra bundan vazgeçmiş olsa da bunu terk etmekteki asıl amacı sivil bir rejim arzusu değil, bilakis devlet adı altında şiddeti tekelleştirebileceği bir güç elde etmekti.

İslami Hareket, kurtuluş hükümetine iktidarın anahtarını devretme sorumluluğunu üstlenmeye çalıştığında, kardeşler arasındaki çatışmanın temeli olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Hareketin kadroları bu mücadelenin ortasında ortadan kayboldu.

UKP, önceki bağlantısının kendisine herhangi bir yararı dokunmayan bir parti olarak kaldı. Aslında Ulusal Kongre Partisi diye bilinen şey İslami Hareket'in kendisiydi.

UKP, eyaletlerdeki kitleleri kendi boyunduruğu altına almakta başarılı olamadı. Çünkü krizlerle dolu bir siyasi parti olarak parti liderliğini ve hareketinin liderliğini birleştirmeyi başaramadı.

İslamcıların dini devlet kavramına, dini söylemle birlikte pragmatik tezler eşlik etti. Bu durum Sudan’ın 30 otuz yıl süren ağır bir bedel ödemesine sebep oldu.

Sudan’daki İslam devleti tecrübesi çoğulculuğa saygı göstermedi, bilakis temel yapılarında buna muhalefet etti.

İslamcılar bu ilkeleri, özellikle de İran İslam Devrimi başta olmak üzere İslam dünyasındaki deneyimlerden ödünç aldılar.

Bunun yanı sıra demokrasi ve özgürlükler meselelerinin tanınmaması ve bir dizi baskının ardından çarpık alternatiflerin sunulması, İslam devleti ile demokratik devlet kavramları arasındaki çatlağı derinleştirdi.

Sudan'da çeşitli isimler altında İhvan rejiminin kurulmasının üzerinden geçen 60 yıldan sonra ve İslami hareketin ideolojik bir hareketten ordu ve onun özel kuvvetleri tarafından desteklenen bir iktidara dönüşmesinin ardından hala şu tartışılıyor: 1989 yılında İslami Hareket'in askeri darbeye katılımıyla İslamcılar kendi ideallerine yabancılaştılar mı yoksa İslami Hareket militarize mi oldu?

UKP şimdi, liderleri yaşanan siyasi parçalanmadan dolayı varlığını koruyamayan eski İslami Hareket'in tabanına kulak veren, duyarlı bir muhalif. Geçiş hükümetine karşı koymak için yeniden canlandırılmaya çalışılışıyor. UKP'nin bu yeni versiyonu geçmişinden taşıdığı kendi çelişkilerini gizlemeye çalışıyor. Oysa Devrim sonrası sürece adapte olan Yeni UKP de geçmişindeki otoriter eski UKP'den farklı değil.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz

independentarabia.com/node/78226

DAHA FAZLA HABER OKU