Johnson'a bu zaferi işçi sınıfı sağladı, şimdi asıl mesele onların güvenini korumak

Muhafazakarlar artık onlara oy veren insanlara ihanet etmeyi göze alamaz. Ancak bunun yaşanmayacağını garanti etmek için partinin yapabileceği şeyler var

 Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti, 650 sandalyenin 365'ini alarak seçimi ilk sırada tamamladı (AFP)

Dün gece (seçim gecesi -edn) tuhaf bir deneyimdi. Muhafazakar bir seçmen ve Ayrılma lehine oy veren biri olarak, sevinçten havalara uçmalıydım. Tamam, biraz uçtum da. Fakat bir süredir dünyaya göktaşı çarpacağı uyarısını dinleyen siyasi ve kültürel dünyanın, kitlesel yok oluşa hala şaşırabilmesi karşısında kafamın karışması işten değildi.

Bir şeyi açığa kavuşturalım: Muhafazakar Parti çoğunluğu, öngörülen bir sonuçtu ve üstelik seçim duyurulduğundan beri öyleydi. Anketler hiçbir noktada başka türlü bir sonucu daha olası kılacak bir dar aralıkta mutabık kalmadı. Evet ölçek büyüktü ama hata payı sınırlarını aşacak kadar değil. Hatta "İşçi Partisi" tweetleri atan ünlüler ya da Londra'daki oy kullanma noktalarında sıraya girip kendi çavdar ekmeğini pişiren hipster kuyruklarına dair haberler bile bunu değiştiremedi. 

Ve yine de bugün burada çok sayıda kişi, tamamen şaşkına dönmüş durumda. 

Sonucu bir süredir tahmin eden bizler için garip bir durum. Yurtsever, açıkça kralcı ve silahlı kuvvetleri destekleyen işçi sınıfı bunlardan hiçbiri olmayan birine oy vermedi. Bakın şu işe. Siyaset Tinder olsaydı, Jeremy Corbyn neredeyse hiçbir filtreyi aşamazdı.

İşçi Partisi'nin Brexit konusundaki çıkarcı ve kaçamak tavrından bahsetmiyorum bile. 

Geçen hafta, nihayet, Corbyn’in “daha adil” anlaşmasını yürütecek büyük ismin Richard lanet olasıca Burgon olduğunu açıklayarak (AB’den) ayrılma yanlısı seçmenlere “vaatlerini güçlendirdiler.” Minyonlar jeneriğinin İngiltere versiyonu misali, bir osuruk tabancasıyla zafer kazanmaya çabalamak.

Eski bir atasözü var: "Seçmene aynı şeyi iki kez sorma." Siyasetle biraz uğraşan herkes bunu bilir ama İşçi Partisi Brexit'e dair aynı soruyu defalarca sordu. Aslında sinsice arkadan dolanarak AB'de kalma yanlısı bir çaba içindeydi. 

Bir bakıma, dün gecenin en iç rahatlatan tarafı İşçi Partisi gibi bir zamanların büyük partisine olanları izlemek değildi, Liberal Demokratların kendi ismine ihanet etmenin sonuçlarıyla yüzleştiğini görmekti. Tüm bu "Brexit'e Lanet Olsun" (Brexit karşıtlarının, özellikle de Liberal demokratların kullandığı bir slogan -edn) meselesi, Birleşik Krallık siyasetinin yedek öğretmenlerinin yarattığı popülizmin kaba bir parçasıydı. Kampanya süresince Brexit'i iptal etme fikrinin demokrat körlüğü yüzünden dehşete kapılan birçok (AB'de) kalma yanlısı seçmenle konuşmak, siyasi bölünmenin her iki tarafındaki büyük çoğunluğun nazik ve makul olduğunu hatırlattı.

Muhafazakarların eskiden İşçi Partisi'ne ait bölgelerde nasıl böyle derin gedikler açtığına dair çok şey yazılacak. Alakasız görünebilir ama (İşçi Partisi'nin) ücretsiz geniş bant internet teklifinin büyük bir yanlış adım olduğunu düşünüyorum. Tüm diğer vaatleri iyice incelemenize neden olan şey bu avantaydı. Siyasi vaatlerinin garantörü, o kadar parlak bir havuçtu ki sopanın varlığından şüphe ettirdi. Sonuçta, insanların ücretsiz öğle yemeği ilkesini (ve geniş bant internet sağlayıcısını değiştirmenin büyük bir baş ağrısı olduğunu) unutmadığı ortaya çıktı. 

İşçi sınıfının sınıf atlama arzusuna dair bir süre dil dökmüştüm. Bunun en son yapıldığı zaman Blair döneminin başlarıydı; yeterli bir sosyal yardımın yanı sıra kendi hayatlarını belirgin bir şekilde geliştirebileceğine dair inancı zayıf insanlara da sunacaklarınız olmalı. Sınırlı imkanlara sahipseniz, bu arzu inanç gibidir, hep daha fazlasına ihtiyacınız vardır. Yoksa deponun etrafına bakıp hangi makinenin endüstriyel yaralanmalar için en iyi tazminatı getireceğini veya kazı kazan kartlarını düşünürsünüz.

 

 

Öte yandan, Muhafazakarların bu çoğunluğun boyutunun markalarını güvenceye alan kapsamlı bir sigorta paketi olduğuna inanması aptalca olacaktır. Başbakanın Andrew Neil ile yapılacak bir röportajı ektiğini ve kampanyasını bir soğutucuya saklanarak sonlandırdığını unutmayalım (Johnson seçimden önce Modern Milkman adlı süt şirketini ziyaret etmiş ve gazetecilere yakalanınca şirketin soğutucusuna girmişti). Bu seçim tatil seçmek gibi değildi, daha çok tuvalet kağıdı seçmek gibiydi. Ulusun arka tarafını silmesi gerekiyordu ve en az tahriş edecek kağıdı arıyordu. 

Soldaki kişilerin bu sonuç karşısındaki çaresizlik duygusunu anlayabiliyorum ama en kötü korkularının asılsız olduğuna inanıyorum. Dün gecenin ispat ettiği şey Muhafazakar Parti'nin işçi sınıfının geniş çaplı desteği olmaksızın iktidara dönemeyeceğiydi.           

Tuhaf bir ittifak yarattı. Bu ittifakta Muhafazakarlar da artık işçi sınıfı oylaırına ihanet etmeyi göze alamaz. Game of Thrones'ta Jon Snow'un Yabanıllarla yaptığı anlaşma gibi: Bizi sinirlendirirseniz sizi buradan siler atarız.

Umarım başbakan insanlara güven vermek için hareket eder ve "tek ulus" repliği laf salatasından ibaret değildir. Siyasi yelpazenin (bana göre) karşı tarafında yer alan insanların bir distopyanın içinde yaşadığını düşünmesinden zevk almıyorum. Bunu düzeltmek için yapabileceği ve söyleyebileceği şeyler var.

Ne ironidir ki dün gece ilericiler dinozorlara dönüştü. Onlar göktaşlarının tahmini etki alanı çevresinde aylak aylak otlarken pragmatistler daha yüksek yerlere kaçmıştı bile. Bu, umarım ki son kez, ülkenin aka akım siyasi karakterini hatırlatır.

Umarım bu defa medya, politik ve kültürel olarak, bu insanlar yokmuş gibi davranmak yerine, onlara yönelik vaatlerini iyileştirme yolları üzerinde çalışır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU