Cezayir: Sandıktan çatışma mı barış mı çıktı?

Bir mücadeleden çıkıp diğerine girmek Cezayir’in yazgısıdır

Fotoğraf: AFP

Cezayir, Abdulmecid Tebbun’un cumhurbaşkanı olarak zaferini deklare etti. Tebbun, eski başbakan ve yaklaşık yarım yüzyıldır politikayla uğraşıyor.

Son cumhurbaşkanlığı seçimleri, coğrafyası kumlar, kayalar, dağlar, yakın ve uzak güçler ile mücadeleden oluşan ülkenin tarihi boyunca renkten renge giren uzun bir dizinin bölümlerinden biri sayılıyor.

Geçen perşembe günü Cezayirliler, üç boyutlu faktörler seli ortasında cumhurbaşkanını seçmek için sandıklara yöneldiler.

Birincisi; eski cumhurbaşkanı Buteflika dönemini bütün sembollerinin gitmesini talep eden ve seçimlerin kararlaştırılan tarihte düzenlenmesini reddeden sloganları yineleyen binlerce gösterici ile dalgalanan kızgın sokak.

İkincisi; anayasa maddeleri ışığında geçici Cumhurbaşkanı Abdulkadir bin Salih'in belirlediği tarihte cumhurbaşkanlığı seçimlerini düzenlemekte ısrar eden ordu.

Ülkenin geleceğinin haritalarını politik ve askeri oluşumlarla birlikte çizecek olan devlet başkanını belirleyecek olan seçimler, haddi zatında bir hedef sayılıyordu.

Üçüncüsü; cumhurbaşkanlığı seçimleri, sonuçları ve sokağın pozisyonu.


Cezayir, toprak, insan, tarih ve her şeyde özel bir yapısı olan bir ülkedir. Eğer coğrafya değişmez bir parametreyse insanlar ve tarih de durmayan, sürekli hareket eden ve harekete geçiren bir kuvvettir.

19’uncu yüzyılın birinci çeyreğinde Fransız sömürgeci güçlerin ülkeye ulaşması ile ulusal kimliğe sarılan, Fransız oluşumun içinde asimile olmaya karşı çıkan, din ve dil silahı ile silahlanmış  çeşitli direniş süreçleri başladı.

Daha sonra gösteriler ve grevler ile kapsamlı halk direnişi başladı. Sömürgeci gücün buna karşılığı şiddetli oldu. Bu da ülkenin dört bir yanında bağımsızlığı zorla çekip alan güçlü ve kapsamlı bir silahlı direnişi doğurdu.

Silahlı mücadelenin sembol isimlerinden biri olan Ahmed bin Bella cumhurbaşkanı oldu. Ancak kısa bir süre sonra yoldaşı ve eski Savunma Bakanı Huari Bumedyen kendisine karşı darbe yaparak onu hapse attırdı. Bin Bella, uzun yıllar hapiste kaldı.

Bumedyen’in ölümünden sonra ülke, politika ve güvenlik alanında kanlı ve şiddetli sarsıntılarla dolu yıllara tanık oldu. Küçük ve büyük herkesi kapsayan, katiller ve kurbanlarından yaklaşık 250 bin kişinin kurşunlarla hayatını kaybettiği, boğazlanarak katledildiği “On Kara Yıl” da bunlardan biriydi.

Tarihi beş liderlerden ve bağımsızlık savaşının sembollerinden biri olan, yurtdışında yaşayan Muhammed Budiaf, devletin başına geçmesi için ülkeye davet edilene kadar farklı siyasi yelpazelere ve arka planlara sahip birkaç kişi, bu süreçte cumhurbaşkanlığı görevini üstlendi.

Budiaf, göreve geldikten sonra yolsuzluğu ortadan kaldırmayı birinci hedefi yaptı. Bu nedenle sonu korkunç oldu. Tarihi lider ve sembol isim, devlet televizyonu tarafından canlı olarak yayınlanan konuşması sırasında suikaste uğrayarak öldürüldü.

Onun ölümü halk arasında umutsuzluğa yol açan bir şok oldu. Cumhurbaşkanı Budiaf, anavatanın kılcal damarlarına sızmayı başaran, sembollerden, tarihten ve meşruiyetten daha güçlü hale gelen yolsuzluk sisteminin kurbanı mıydı?

Perşembe günü gerçekleştirilen seçimler, tarihin farklı ritimleri eşliğinde düzenlendi. 40 hafta boyunca durmadan devam eden, seçimlerin eski Cumhurbaşkanı Buteflika döneminin kalıntılarından oluşan bir hükümetin gözetimi altında düzenlenmesine karşı çıkan sokağın sloganları, Genelkurmay Başkanı’nın seçimlerin anayasaya göre belirlenmiş tarihte düzenlenmesindeki ısrarı da perşembe günü yapılan seçimlere eşlik etti.

Cezayir sokakları, seçimleri destekleyenler ile karşı çıkanlar arasında ikiye bölündü. Her bir tarafın haklı gerekçeleri vardı. Fakat, adayların beşinin de eski Cumhurbaşkanı Buteflika dönemi figürlerinden olması atmosferin daha da zehirlenmesine yol açtı. Nitekim adaylardan ikisi, Buteflika döneminde başbakanlık ve bakanlık yapmış isimlerden.

Adaylardan Ali Benflis, başbakanlık yapmıştı. Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin genel sekreteriydi ve iki kez cumhurbaşkanlığına aday olmuştu. Cumhurbaşkanı seçilen Abdulmecid Tebbun da eski başbakanlardan.

Bir diğer aday, Azzedine Mihoubi, Kültür Bakanı olarak görev yapmıştı. Abdulaziz Belaid, Ulusal Kurtuluş Cephesi üyesiydi. Abdulkadir bin Karine, İslami akımın liderlerinden ve eski bir milletvekili.

Bu seçimlerde, ülkenin tarihinde ilk kez adaylar canlı olarak düzenlenen münazaraya katıldılar. Ancak, münazara standart ve zayıftı.

Adaylar birbirleri ile düşüncelerini ve görüşlerini tartışmadılar. Bunun yerine, her biri sunucular tarafından kendilerine yöneltilen sorulara yanıt vermekle yetindiler.

Yolsuzluk, münazaranın etrafında döndüğü ana konuydu. Bunun yanısıra işsizlikten yoksulluğa ekonomik kriz, alt yapı, eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamu hizmetleri de münazara da ele alınan önemli konulardandı.

Adaylar, ülkenin yaşadığı boğucu krizlere belirli ve pratik projeler, gerçekçi çözümler sunmadılar. Konuşmaları daha çok geneldi.

Seçimlerden sonra yanıt bekleyen en önemli ve ateşli sorular ise şunlar: Halkın seçimlere katılım oranı ne kadar, öfkeli sokak sonuçları kabullendi mi, halk sonuçları reddederek protesto gösterilerini sürdürecek mi?

Gösteriler sırasında en çok tekrar edilen slogan, Buteflika döneminde görev yapmış herkesin Cezayir siyasi sahnesinden ayrılmasını talep eden slogandı. Fakat bütün adaylar reddedilen bu dönemde görev almış isimlerdendi.

General Ahmed Kayid Salih liderliğindeki Cezayir ordusu, ülkede değişim lokomotifini doğrudan yöneten taraf. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarının açıklanmasından sonra şimdi, taraflar arasında yamanması gereken yeri yamayacak ipe sahip olan ve uzlaşıyı sağlama sorumluluğu da onun omuzlarında.

Başlangıçta ordu, eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’yı görevi bırakmaya zorlayarak, yolsuzluk yapanları cezalandırma kapsamında bazı eski başbakanları, cumhurbaşkanının kardeşi Said Buteflika’yı, birkaç iş adamını ve İşçi Partisi Genel Sekreteri Louisa Hanoune’yi hapse atarak sokağı memnun etmeye çalıştı.

Bu kişilere ağır hapis cezaları verildi ama bütün bunlar, Cezayir şehirlerinin çoğunda aylardır sokaklarda gösteri yapan kalabalıkları durduramadı.


Peki, cumhurbaşkanlığı seçimleri sonuçları, sokakların öfkesini dindirecek sihirli değnek mi yoksa devam eden halk hareketini daha çok körükleyen odun mu olacak?

Bir mücadeleden çıkıp diğerine girmek Cezayir’in yazgısıdır. Ancak, şu anda gerçekten de bir kader anı yaşıyor. Acılı “On Kara Yıl”ı tetikleyen olay, ekonomik kriz ve yolsuzluğun yaygınlaşması nedeniyle İslami Kurtuluş Cephesi liderliğinde İslamcıların seçimleri kazanmasıydı.

Bu seçimlerden önce, 5 Ekim 1988’de sokak, protesto gösterileri düzenlemişti. Bu da rejimi, reformlar yapmak ve şeffaf seçimler düzenlemek zorunda bırakmıştı.

1991 yılının aralık ayında düzenlenen genel seçimleri, İslami Kurtuluş Cephesi kazandı. Ancak sonuçların açıklanmasının ardından parti kapatıldı ve durum kötüleşmeye başladı.

Cumhurbaşkanı eş-Şazili bir kez daha istifa etti ve ülke 10 yıl süren kanlı bir iç savaşa sürükelendi.

Cezayirlilerin, Fransız sömürgeciliğine karşı mücadeleleri, 20’inci yüzyılın efsanesiydi. Cezayir halkı bağımsızlık ve özgürlük için 1 milyondan fazla şehit vermişti. Fakat bu efsanenin yankıları kesilmedi.

Zorlu yaşam koşulları, yolsuzluk, uzun kanlı çatışmalar, bu Allah’ın sınırsız zenginlikler bahşettiği ülkede özgürlük, hukuk ve yaşam devletini inşa etme mücadelesinin uzamasına yol açtı.

Acaba bu seçimlerin sonuçları, Cezayir halkını hayallerinin kıyısına ulaştıracak köprü mü, yoksa sonu görülmeyen bir diziye eklenmiş bir başka bölüm mü olacak?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU