​Irak ve kanlı meydanlar

İran’ı, Irak’tan çıkarmak halkına pahalıya mal olacak. Dökülen kanların faturası ağırlaşacak gibi görünse de artık geri dönülemez

Fotoğraf: Reuters

İran hegemonyası, mezhepçi kota sistemi, ganimet ilkesine göre yönetimi paylaşmak, açık bir siyasi vizyonun yokluğu, mali ve idari yolsuzluk, işsizliğin yayılması, bütün bunlar Irak meydanlarında İran hegemonyasının ve İran rejimine bağlılığın sona ermesini talep eden halk protestolarının nedenleridir.

Irak halkının meydanlarda İran’ın ülkelerinden çıkmasını talep etmeleri, göstericilerin 7 kez saldırıya uğramalarının, meydanların savunmasız göstericilerin kanına bulanmasının sebebidir.

Hükümetin, failleri tanıma ve onlara ulaşmada başarısız olması ise kendisini şüpheli bir durumda bırakıyor. Zira boş mermi kovanları, bunların İran’da üretildiklerini ispatlıyor.

Her ne kadar 25 kişinin öldüğü ve 130 kişinin yaralandığı el-Hillani katliamı, en yenisi olsa da Bağdat’ı merkezindeki el-Hillani Meydanı, Irak’ta akan kanın kaynağı değil.

Üst düzey bir Iraklı subay, bu katliamda Irak güvenlik güçleri ile İran’a bağlı milis unsurlar arasında işbirliği şüphesi olduğunu açıkladı.

El-Hillani Meydanı'ndaki o kanlı günde, Irak Hizbullah’ı milisleri, elektrik kesintisi yaşandığı bir anda protestoculara ateş açtı.

Öte yandan milis güçlerin ve partilerin düzenledikleri karşıt gösteriler hiç saldırıya uğramıyor yahut düzenlendikleri sırada elektrikler kesilmiyor veya benzer şeyler yaşanmıyor.

Sadr Grubu Lideri Mukteda es-Sadr, “Güvenlik güçleri, göstercileri öldürenleri ortaya çıkarmazsa, onların suç ortağı demektir” açıklamasını yaptığında ise karşılık olarak el-Hanane bölgesindeki evine ve ikametgahına silahlı insansız hava aracı (SİHA) ile saldırı düzenlendi.

Irak meydanlarında akan kan, faiilerin yakalanması için Güvenlik Konseyi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi aracılığıyla uluslararası düzeyde harekete geçilmesini gerektiriyor.

Avrupa Birliği'nin (AB) Irak Büyükelçisi Martin Huth ve Kanada’nın Irak Büyükelçisi Ulrike Shannon gibi Batılı büyükelçilerin tweetleri ile bu kanı durdurmak mümkün değil.

Irak meydanlarındaki kan gölüne karşı İngiltere, Fransa ve Almanya’nın, Irak hükümetinden “göstericileri koruması, öldürme eylemlerinden sorumlu kişilerden hesap sorulması, hiçbir silahlı gruba devletin kontrolü dışında eylemlerde bulunmasına izin verilmemesi”ne yönelik çekingen talepleri ise faydasızdır.

Çünkü bunların, Irak’ın iradesinin kurtuluşunu talep eden ve mezhepçiliği reddeden Iraklı göstericilerin bedenlerini hedef alan İran kurşun yağmurlarını durdurması mümkün değil.

Irak meydanlarındaki eylemler ya da Ekim devrimi, 1 Ekim 2019 tarihinde Bağdat ve güney Irak meydanlarında, kötü ekonomik durum, idari yolsuzluk, işsizliğe karşı patlak veren protesto hareketleridir.

Sonrasında ise mezhepçi kota sisteminin ortadan kalkması talebi ve ülkedeki yönetim pozisyonlarını paylaşma yönteminin reddedilmesi şeklinde genişlemiştir.

Irak meydanlarında akan kanın yanısıra Bağdat ve Irak’ın güneyinde Iraklı aktivistleri ve sivilleri hedef alan kaçırma eylemleri de kaydedildi.

Protesto gösterileride aktivistlere suikastler düzenleyen plakasız araçların varlığı, gazeteci ve muhabirlere karşı baskılar kayda geçirildi.

Uluslararası Af Örgütü, protestocuların keskin nişancıların tarafından hedef alındığını ifade etti.

Bütün bunlar, bağımsız bireylerin gerçekleştirebilecekleri eylemler değil. Bilakis bunlar, bu konularda deneyimli bir istihbarat servisinin işidir. Bu tanım ise sadece Besic güçleri ve İran Devrim Muhafızları’na uymaktadır.

Uluslararası Af Örgütü’nün, Irak hükümetinden aşırı güç kullanımını durdurmasını ve güvenlik güçlerine hemen durmalarını emretmesini talep eden ama bir karşılık alamayan raporlarının ışığında, Irak’ta değişimin ve Paul Bremer’in mezhepçi yapı ve kota sistemine dayanan mirasından kurtulmanın bedeli, Irak meydanlarındaki kan selidir.

Irak meydanlarında söylenen ve hükümete karşı çıkan hatta isyan eden şarkılara İran’ın destekçileri, kurşunlarla karşılık veriyorlar.

Hükümete göre, bu kurşunların kaynağı meçhul. Ancak, İran’dan ve mezhepçilikten kurtulmuş bir Irak için meydanlardaki oturma eylemlerine katılan bütün Iraklılar için bu kurşunların kaynağı meçhul değil.

Gösterilerindeki korkunç duruma rağmen Irak’ın iradesini kurtarmak amacından geri adım atmak, artık mümkün değil.

İran’ı, Irak’tan çıkarmak Irak halkına pahalıya mal olacak. Dökülen kanların faturası ağırlaşacak gibi görünse de artık geri dönülemez.

Irak halkı, rejimi devirme sloganının suç olduğu tehditlerine rağmen son sözünü yani rejimi devirmek istediğini söyledi.

Hükümetin düşmesinden ve Adil Abdulmehdi’nin istifasından sonra bile Irak halkı, hala yolsuz rejimin devrilmesini talep ediyor.

Gerçekleşene kadar da bunu talep etmeye devam edecek.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU