Kumdan doğaya bir senfoni: Ressam Halime Türkyılmaz "The Persona"

Prof. Dr. Uğur Batı Independent Türkçe için yazdı

Resim: Ayçiçek Tarlası/Halime Türkyılmaz

Ben Profesör Doktor Uğur Batı.

Karar Bilimi Uzmanıyım ve burada sanat, kültür, ikna, idealar ve düşünce patlamaları kaleme alıyorum.

O zaman daha sorulurken cevaplanamayan soruların köşesine hoş geldiniz.


Bugün size özel bir ressamdan söz edeceğiz. Halime Türkyılmaz'dan.

Onun "personası"nı ortaya koyalım; 

Buradakiler ağaç mı? Kırmızı? Mavi?

O renk ağaç mı olur? Öyle görünüyor.

Ya değilse? Ya yeni bir yanılsamayla karşı karşıyaysak?

Ya bu bir rüyaysa? Yaşam buradan mı doğuyor?

Ruhsal bir şey mi bu?

Sorular işte... Yine sorulmak istenen sorular...

Buradaki renklerden başka yeni manalar çıkarılabilir mi?

Çıkarılabilir elbet. Ama biz oralara girmeyelim en iyisi. Herkes istediğini iç dünyasında saklasın.

Suskunlukların bazen yüksek sesle ifade edilenlerden çok daha anlamlı olmasının sebebi de bu değil midir?

Susuyorum, çünkü aslında çok anlatacağım var. Susmaktan başka çarem yok, çünkü sözlerin hissettiklerimi yansıtabileceğine inanmıyorum...

Ne dersiniz? İlk satırların karanlıktan gün ışığına çıkmaya niyet ettiği veya fırçanın belki biraz da tedirginlikle tuvale dokunmaya başladığı anlar, bu anlar değil midir?

Sert fırçalar... Sert dokunuşlar… Sert renkler… Ama çok yumuşak dokunuşlar. Halime Türkyılmaz dokunuşları diyelim.

Suskunluğu ne doğurur?

Belki de o resimlerde gizli sesleri sizi yavaş yavaş içine almaktadır.

Belki de bir malihulya zamanıdır bu. Doğa bir hasrettir çünkü aynı zamanda. Derin bir hasret. Size iç geçirten bir hasret...

Şehir, doğayı yemiş gibi oldu bugün. Paylaşılamayan dokunuşlarda kalanlar?

Neresinde durursanız durun, doğanın bir başka köşesinin hasretini çekersiniz. Bu hasret tarihinizin unutulamayan masallarıyla da derinlik kazanacaktır.

Doğa size böyle anlarda nasıl görünür? Hangi kıyı neyi hatırlatır?

Hangi ağaç altında kimin hatırasını taşırsınız? Bir yerden sürgün edilme hissi acıdır elbet.

Ya zamandan?.. Mavi... Bir daha mavi... Sonra kırmızı…  Belki de meftunu olduğumuz renk birçok hatıramızı yutar.

Zaman yeşili bir sis perdesinden gösterir. Doğayı daha iyi görmemiz için...

Halime Türkyılmaz resimleri kadar şiirsel bir giriş yapmak istedim, yazının hakkını değil de resmin hakkını verebilmek için diyelim ve konuyu ayrıntılandıralım.
 

AYçiçek Tarlasında Ağaç 100 cm 120 cm TÜAB 2020.jpg
Resim: Ayçiçek Tarlasında Ağaç/Halime Türkyılmaz

 

Halime Türkyılmaz "naif ressam" mı?

Sizi "naif bir ressam" olarak mı, yoksa "resimlerine bilinçli olarak naif hava vermeyi amaçlayan bir sanatçı" olarak mı düşünmeliyiz?

Bu konu çok tartışılıyor ama bir de sizin cümleleriniz ile buna bir parantez açalım.

Naif kelimesi Fransızca kökenlidir ve sözlük anlamı saf, temiz, katışıksız ve çocuksudur.

Ne var ki "naif ressam" tanımlaması bizde yanlış anlaşılmaktadır.

Buna dayanarak, naif resme de açıklık getirmek amacıyla birkaç maddeyi sıralamak istiyorum.

Naif ressamlar resim eğitimi görmemişlerdir. Bu ressamlar, resmi ikinci bir iş olarak değerlendirirler.

Dolayısıyla geçimlerini sağladıkları esas işleri vardır. Daha çok cumartesi ve pazar günleri resim yaparlar. Bundan dolayı "cumartesi-pazar ressamları" olarak da anılırlar.

Doğayı gördükleri gibi değil, düşündükleri gibi yorumlarlar. Çocuksu bir üslupları olduğu için, perspektif pek yoktur ve resimde "boy hiyerarşisi" dediğimiz -önemli olan daha büyüktür- olgu söz konusudur.
 

Ayçiçekler I 60 60 cm TÜYB 2024.jpg
Resim: Ayçiçekler/Halime Türkyılmaz

 

Elbette bu saydığım maddeler kesin kurallar değildir. Ancak, şimdiye kadar olagelmiş naif ressamlardan alınmış ortak yönlerdir.

Örneğin, Naif bir ekol değildir. "Naifizm" diye bir ekol yoktur. "Naifist" ressam vardır.

Bu arada şunu da ilave etmek yararlı olur kanısındayım: Bizde eğer bir resim titiz bir figür tekniği ile yapıldıysa, hele de resmin unsurları küçük ise hemen naif ressam sanılıyor.

Bütün bunlardan sonra akla şu soru geliyor: Peki siz naif değil misiniz?

Naif bir ressam olmadığımın az önce saydığım maddelerden anlaşıldığını sanıyorum.

Ancak çok ilgi kurulması söz konusu ise bende Naivite var, yani saf ve temiz bir yorum.

Ayrıca bütün sanatçılarda böyle duygu ve yorumun olduğu inancındayım, hatta olması gerektiğine de inanıyorum.
 

Çay Tarlası 60 cm 60 cm TÜAB 2024.jpg
Resim: Çay Tarlası/Halime Türkyılmaz

 

Halime Türkyılmaz "The Persona"

Persona, Latince kökenli olup "karakter" anlamına gelmektedir.

Psikolojide kullanılan persona kavramı, maske anlamına gelmektedir.

Bunun yanı sıra, edebiyatta kullanılan persona kavramı ise kurgusal karakter demektir.

Türkyılmaz bakış açısı, hikâyelerin katılım ve iç görü üretme yeteneğine dayanmaktadır.

Karakterlerin ve hikâyelerin anlaşılmasıyla, hayali insanların canlı ve gerçekçi bir tanımını oluşturmak mümkündür.

Bu nedenle ressam Halime Türkyılmaz hakkında bir persona ortaya koyma amacındayız, bunun maddelerle yapacağız.

Bir ressamı, bir sanatçıyı, dolayısıyla Halime Türkyılmaz'ı sınıflamak, onun resminin personasını ortaya çıkarmak kolay olmasa da bütünü zor olsa da ben bu denemeyi yapacağım.
 

Hayat Ağacı Serisi 60 cm 80 cm TÜAB 2023.jpg
Resim: Hayat Ağacı Serisi/Halime Türkyılmaz

 

Toplam 15 madde olarak bu "persona" özelliklerini size sunacağım:

  1. Halime Türkyılmaz resminin personasında evrensellik vardır. Türkyılmaz, evrensel-özgün bir doku/yüzey yaratıp, işlerini yapar. Onun bazen doğa kaynaklı, bazen nesne eksenli çizgi ve rengi jestüel bir yolla yüzeye çizerek, damlatarak, spatulayarak, fırçalayarak, sıçratarak aktaran, kuramı ile sentezleyen sanatı, onu dünya çapında özgün bir yüzey sahibi kılar.
     
  2. Halime Türkyılmaz resminin personasında, "özel bir perspektif" vardır. "Türkyılmaz perdesi" diyebileceğimiz bu resim anlayışı, giderek benim için daha da kişisel bir mesele olmuştu. Son yıllarda çeşitli bağlamlarda üzerinde çalışmakta olduğum "resim bakış açısını" tartışma sürecine perspektifiyle hep dâhil oluyordu. Belki de oyun görsellerini çağrıştıran resim açısı, onu özellikli kılıyor. Simulatif oyun görsellerini düşünün. Oradaki kurgu dünyasını… görebilirsiniz. Oraya tepeden bakan bir dünyayı. Etkileyici bir dünyadır bu. Kibirli değil ama "Tanrı'nın gözü" olan bir dünyayı görebilirsiniz.
     
  3. Halime Türkyılmaz resminin personasında, "doğaya içkin olmak" vardır. Kent ve arkasındaki çirkinliklere bir tepki olsa gerek, eşsiz bir doğa başkaldırısı yapar ressam bize. Doğadan alıntıyla yapar bunu. Çay bahçeleriyle. Zambaklarla. Dağ ile. Tepe ile. Çiçek ile. İnsan ile…O gerçek doğaldır.
     
  4. Halime Türkyılmaz resminin personasında "eşsiz bir fırça dokunuşu" vardır. Dokunurken sert, sonucu yumuşak olan bir büyü bu. Türkyılmaz bunu kendisine has, eşsiz bir fırça vuruşu ile yapar. Noktasal izler bunlar. Sert fırçaları, kendisine has fırçaları, çalıştığı fırçaları onu eşsiz kılar. Fırçayı tuvale sürmeyen, noktasal izlerle darbe bırakıyor. Çağdaş bir minyatürü çağrıştıran tablolar desek, tam olarak ortaya onun tabloları çıkar.
     
  5. Halime Türkyılmaz resminin personasında "dinginlik" vardır. Renklerindeki heyecanlı coşku, aksine dingin sakinlik, Anadolu muhteşemliğine tepeden ve mutlu bir gözle bakmasından kaynaklanıyor. Türkyılmaz'da adeta vizör izleri taşıyan, akıcı melodilerle de atmosfer oluşturan bir ruh var.  Özel bir resim personasıdır bu.
     
  6. Halime Türkyılmaz resminin personasında, "ona ait olan bir geometri" vardır. Onun resimlerinde geometrinin belirlediği bir uzam, tüm figürleri çevreler. Bu bir belirlenimdir. Geometrik iç yapılar halinde ve harmonik bir döngü halinde oluşturulan resimler, doğayı yeniden yaratmak için parçalanır, birleştirilir, öne çıkartılır, geriye atılır ve neticesinde tamamen yeniden yorumlanır. Hareket kaynaklı dinamizm, kökenini Tanrısal bakıştan alır. Tuvallerindeki bu merkezi hareket, sürekli yana genişleyen panoramik döngüler halindedir. Tuvale doğru atılan bıçak darbeleri ve kesikler gibi oluşturulduğu görülmektedir.
     
  7. Halime Türkyılmaz resminin personasında masum bir ruhsallık vardır. Onun resimlerini anlamak için onun ruhsal arketipini anlamak lazım gelir. Ruhsal arka planında gerçekten özgün bir kişilik Türkyılmaz. Doğayı masumiyet kavramıyla eşleştiriyor, hayat ağaçları serisinde mitolojik göndermeler yapıyor, kadim öğretileri baz alıyor.
     
  8. Halime Türkyılmaz resminin personasında üç boyutlu bir perspektif anlayışı vardır. Türkyılmaz resmindeki otantik alanlara yukarıdan bakan perspektif anlayışı fark yaratıyor. Baktığımız figürün arkasında olan biteni de görebiliyoruz. Üç boyutlu bir hâl alıyor tablodaki unsurlar. Kullandığı geometrik düzen sayesinde çoklu bir perspektif de elde ederek sanki resme birkaç farklı köşeden bakıyormuş hissi de veriyor bazı tablolarda. Kübistlerde olduğu gibi üçüncü boyut ve geometri var, ama bambaşka bir havada. Eşsiz bir şey bu!
     
  9. Halime Türkyılmaz resminin personasında özel bir göstergebilim vardır. Türkyılmaz resimlerini anlamak için onun göstergebilimini anlamak lazım gelir. Türkyılmaz göz terbiyesi güçlü bir ressam. Onun resminde hiçbir figür, hiçbir motif gereksiz değil. Dokuları fazla ama fazlalık yok. Resmi kaçamaksız, yapmacıksız bir form. Avangard/iletici/öncü resim sanatının en büyük kusuru olan "tezgâh işi trükajların" çok ötesinde, hepsi kendi içinde ve diğer resimlerle farklılaşan bir değerdedir.
     
  10. Halime Türkyılmaz resminin personasında deneysellik vardır. Türkyılmaz, deneyimsel çalışan, konuya önem vermeden çalışması gereken bir ressamdır. Büyük şehirden uzak duran, kırda, karda, dağda, deniz kıyısında manzaralara önem verdiği görülür. Yenilik meraklısı Türkyılmaz, kırlarda, açık havada resim yapma geleneğini geliştirmiştir. Klasik devir ressamlarının kullandıkları renkleri de bir kenara atmışlar, tabiatın parlak renklerine önem vermiştir.
     
  11. Halime Türkyılmaz resminin personasında doğal ışık vardır. O, doğada var olan tüm renkleri kullanmaya çalışır. Ressam, renklerle, ışıkla, gölgeyle bir bütün çalışır. Sanat izleyicisinin ilk aşamada dikkatini çeken çarpıcı renkler daha sonrasında ayrıntılardaki hikayeler ve gerçeklikle beraber izleyici ve eser arasında daha güçlü bir bağ kurulmasını sağlar. Bu durum da anlatmak istediği hikâyeyi destekler ve böylece farkındalığı yüksek bir iletişim kurar. Ağaç dalları arasında yaprakları parlatan güneş, ayçiçeklerine yansıyan gün batımı renkleri, çay bahçesinde yeni filizlenen çayın o çarpıcı yeşil rengi izleyiciyle bağlantı kurarken, bir yandan da ilgiyi konudan uzaklaştırmadan, bir süreç yaşatır.
     
  12. Halime Türkyılmaz resminin personasında evrensellik vardır. Öncelikle ondaki renk kullanımı, figürsellik, doğa, duygular evrenseldir. Dili aynıdır. Duygulara hitap eden, bizi bir şekilde bir yerden yakalayan bu deneyimler, insanların yaşamlarından kesitler bulundurarak bu iletişimi daha güçlü kılar.  Bu nedenle kullandığı renkler, doğa ve ağaç imgeleri evrensel bir dildir. Onun resmimde mesela üst üste bindirilmiş ağaçları, yana getirilmiş ekinleri, biçim, renk, gölge ve ışık oyunlarıyla ele alır.  
     
  13. Halime Türkyılmaz resminin personasında onun "izlenimci" anlayışını anlamak gerekir. Doğayı, kırsalı, insan yaşamlarını gözlemlemek, dahil olmak ve o enerjiyi hissetmek, bütünsel anlamda ressamın deneyimleri olarak görünür. Monet, Cezanne, Van Gogh, Bedri Rahmi, Turan Erol gibi sanatçılar, bu süreçte tekrar tekrar araştırılan isimlerdir. Onun odaklandığı ve örnekler alarak sanata bakışını genişleten bu isimler, onun hayal gücünü zenginleştiren önemli kişilerdir. Türkyılmaz, empresyonizme hayranlık duyuyorken, zaman zaman onu derinden etkileyen dışavurumcular, pop-art sanatçıları, barok ve klasik dönem eserleri dikkatini çekiyor.
     
  14. Halime Türkyılmaz resminin personasında "Anadolu" önemlidir. O bir Anadolu ressamıdır. Anadolu coğrafyası özel bir coğrafyadır. Türkyılmaz, buradan gelip geçmiş olan uygarlıkların hepsinin birbirlerini etkilediğini, bu coğrafyayı ve bu toprakların insanını özel kıldığını belirtmektedir. Türk resim sanatının batılılaşma döneminde özgün değerler aramak, kendi kültürlerine bakmak yerine, belli uygarlıkların etkisinde ve aktarmacılığında fazla kaldığını onda görebiliriz.
     
  15. Halime Türkyılmaz resminin personasında "diyalektik" önemlidir. Onda tekil ile çoğulun birbiriyle diyalektik bir ilişki içerisinde bulunması, Türkyılmaz'ın resimleriyle ilgili ipuçları vermektedir. Mesela onda en çok karşılaşılan ağaç ve çay figürlerine bakıldığında aslında düzenli aralıklarla yan yana gelen lekelerden başka bir şey olmadıklarını görürüz. Bu "tek tek" olan ve "çoğul" olanın bütünleşmesidir. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU