Batı antisemitizmden arındı mı?

Batı antisemitizmden arınmış değil, yaptığı şey sadece nehrin yatağını değiştirmektir

Fotoğraf: Ben Cawthra/AP

Yaklaşık 40 yıldır Batı'da akademi ve kamusal yaşamın koridorlarında yaşıyorum ve şu ana kadar şu soruya net bir cevap veremedim:

Batı, Nazilerin Yahudileri fırınlarda yaktığı Holokost'a varıncaya kadar en üst düzeyde görülen antisemitizmden gerçekten arınabildi mi?


Bu soru, Illinois Üniversitesi'nin Medya Bölümü'nde profesör olarak çalışan ve 2017 yılında aramızdan ayrılan Jack Şahin (Lübnan kökenli bir Arap ABD'li) ile tanışmamın başlangıcında açıkça karşımda belirdi.

Yaşadığı sırada kendisiyle, ABD medyasındaki Arap imajını ele aldığı ünlü kitabı "Televizyon Medyasında Arap" (The TV Arab) hakkında konuşmuştum.

Kitabında yer alan karikatürlerin yanı sıra Arapların adeta bir Yahudi gibi gösterildiği film ve dizilere dayanarak ona meselenin, ortaya atılan stereotip fikrinden çok daha basit olduğunu, sadece kaydırma ve yer değiştirme olduğunu söylediğimi hatırlıyorum.

Ben Fransız felsefesi ve eleştirel teoriyle tanışan genç nesil akademisyenlerden biri olduğum ve bazılarımız gibi Edward Said'in "Oryantalizm" adlı kitabından sonra akademik çevreden yetiştiğim için kendisi beni dikkatle dinliyordu.

Ona antisemitizmi diğer Samilere değil, yalnızca Yahudilere yönelik düşmanlık olarak tanımladıktan ve toplumlarında bu nefret duygularını suç saydıktan sonra Batı'nın, elindeki nefret stokuyla ne yapacağını bilemediğini ve bu yüzden bu nefreti aynı kanca burunlu ve aynı çehreye sahip diğer Samilere, yani Araplara yöneltmeye karar verdiğini söyledim.

Onlara göre Arap biri bedel ödemeden nefret edilebilecek bir Yahudi'ydi.

Arap Samilerine karşı nefret beslenmesi ABD ve Avrupa'da suç olmadığından Batılılar aynı nefret duygularını sürdürdüler ancak bunu diğer Samilere karşı yaptılar.

Buna göre bu nefretten kurtulmak için sanatoryuma gitmeye gerek kalmıyordu.

Sadece bu duyguları aynı çehreye sahip ve Yahudiler gibi zengin olup para gücü olan başka bir Sami halka yansıtmanız yeterli olacaktı. Hele de petrolün patlama yaptığı günleri düşünürsek...

Nitekim 1973 Ekim savaşı sırasında Batı'ya karşı uygulanan petrol ambargosundan sonra petrol düşmanlık kaynağı olmuştu.

Petrolü kontrol eden ve hayatınızı zorlaştıran Araplardan, Yahudilerden nefret ettiğiniz gibi nefret edebilirdiniz hem de hiç sorumluluk olmadan.

Jack Şahin söylediklerimin doğruluğunu fark etti ve 2012'de yeni bir önsöz ile yayımlanan "Arap Sineması ve Hollywood'un Bir Halkı Nasıl İnsanlıktan Çıkardığı" adlı ikinci kitabına bunları dahil etti.

Mesele şu ki Batı, antisemitizm hastalığından kurtulamamıştır.

Bunu, sadece yüz tipi ile değil, aynı zamanda Batı'nın aksine sağdan sola yazarak yazma şekli ile de tıpa tıp Yahudilere benzeyen başka bir halka yansıtmıştır.

Zira bu halka gösterilen nefret Batı toplumlarında yasak ya da suç teşkil etmiyordu. Bu halka nefret gösterirken tamamen güvendeydiniz.

Bunu hem toplumsal hem de akademik düzeyde ilk elden deneyimledim.

Batılıları, Yahudilere yönelik düşmanlıklarının sona ermediğine ve onları kurtaran şeyin, aynı düşmanlık ve nefret duygularını ciddi bir bedel olmadan boşaltmak için daha kolay ve uygun bir alternatif olan Arapların varlığı olduğuna ikna etmek oldukça zordu.

Hatta Yahudiler bile bu yer değiştirme ve kaydırma eylemine katılmışlar ve Sami damgasının kendi derilerinden uzaklaşıp Arapların vücudunda bir dövme haline gelmesinden memnun olmuşlardı.

Sivil haklar hareketine katılan ve azınlıklara karşı özellikle hassas olan pek çok Yahudi olsa da bu Yahudiler Araplar söz konusu olduğunda kördüler.
 


Ortadoğu'yla ilgilenen New York'lu Yahudi bir yazarın, Mısır'da olup bitenleri öğrenmek için beni öğle yemeğine davet ettiğini hatırlıyorum.

Öğle yemeğinde Ortadoğu'dan bahsetmeden önce Amerikan edebiyatı, sinema ve sanat hakkında konuştuk.

Ortadoğu konusuna girmeden önce söylediklerim hakkında yorum yapan yazar "Sen diğer Araplara göre çok akıllısın Memun" demişti.

Bu sözleri sanki daha bugün söylemiş gibi kulaklarımda.

Bu sözlerini ırkçı bir hakaret olarak saydığımdan kendisiyle vedalaşmadan ve öğle yemeğimi bitirmeden çantamı alıp oradan çıktım.

Daha sonra benimle bir daha iletişime geçmedi. ABD çevrelerinde liberal olarak sınıflandırılmasına rağmen ırkçılık adamın içine işlemişti.

Üniversitede antisemitizmle karşılaştım ama bu Arap Samilerine karşıydı.

Meslektaşlarıma antropolojik sınıflandırmaya göre Sami olduğumuzu söylediğimde verdikleri yanıt şu olurdu:

Antisemitizmle ne kastettiğimizi biliyorsunuz, Holokost'a özgü ırkı kastetmiyoruz.


Benim de verdiğim karşılık hep şöyle olurdu:

Holokost'tan yüzyıllar önce neden onlardan nefret ediyordunuz? Bugün bu düşmanlığı neden Araplara aktarıyorsunuz? Neden sinemada, romanlarda, televizyon dizilerinde Arap imajını nefret ettiğiniz Yahudilermiş gibi üretmekte bu kadar aşırıya kaçıyorsunuz? Bu nefreti diğer Sami kesime aktardıktan sonra neden kabul etmek istemiyorsunuz?

Çoğu zaman bu sorularıma bir cevap bulamıyordum.

Burada vurgulamak istediğim nokta, Batılıların antisemitizmden kendilerini arındırmadığı, sadece onu başka bir halka aktardıklarıdır.

Yahudilerle Araplar arasındaki savaşlarda antisemitizm giderek artıyor ve nefret de ikiye katlanıyor.

Sadece Yahudilerden değil, aynı zamanda Araplardan da nefret ediliyor.

Antisemitizm hastalığından kurtulduklarını göstermek istedikleri için Yahudilerin yanında duruyorlarmış gibi Arap düşmanlıklarını iki katına çıkarıyorlar.

Almanların geçen hafta Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) İsrail ekibine katılmasının ve Joe Biden'ın da Siyonist olduğunu ilan etmesinin nedeni budur.

Batı, Gazze'de ateşkes talep etmiyor. Çocukların ölümü onda başkalarının acılarını hissetmek gibi insani duygular uyandırmıyor.

Aksine Gazze'yi yakmak isteyen Netanyahu'nun bakanı Ben-Gvir'e sempati duyuyor.

Yaşananların hepsi bir soykırımdır ama bugün soykırım başka bir Sami için hazır.

Ekranlarda, gazete sayfalarında, basın toplantılarında bunu görüyorsunuz.

Nefretinizi dışa vurmak için antisemitizminizi var gücünüzle ilan edebiliyorsunuz, ancak bu nefreti Yahudilere yöneltmek yerine Araplara yöneltiyor ve bu sırada siz ne zarar görüyorsunuz, ne yargılanıyorsunuz, ne de toplumsal olarak sıkıntı yaşıyorsunuz.

Batı antisemitizmden arınmış değil, yaptığı şey sadece nehrin yatağını değiştirmektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU