İsrail'in en tehlikeli düşmanı: Kibir

İslam ve Arap ülkeleri liderleri, hem İsrail’e hem de tüm taraflara bir cankurtaran simidi attılar. Bu cankurtaran simidi herkes için altın bir fırsat

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu / Fotoğraf: DPA

Gazze Şeridi’ndeki savaşın devam etmesinin en büyük nedenlerinden biri ‘güçle gelmeyen, bayağılıktan gelir’ deyiminde olduğu gibi yalnızca hatalı ve başarısız olduğu kanıtlanmış askeri doktrinden ziyade daha başarısız olduğu ispatlanmış, kibir ve gösteriş budalası bir insanın arsızlığıdır. İsrail'in politikası, siyasi ve askeri yetkilileri İsrail'in en tehlikeli düşmanı olan bu kibir hastalığına kapılmış durumda. Her ne kadar bu kibir onlarca yıldır binlerce İsraillinin ölümü de dahil olmak üzere büyük kayıplara yol açmış olsa da İsrailli liderler halen kibirle hareket etmeye devam ediyorlar.

Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Enver Sedat, 1973 İsrail-Arap Savaşı'ndan birkaç yıl önce, çok sayıda barış girişimi önerisinde bulundu. Ancak dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir liderliğindeki İsrail hükümeti bunları kibirli bir şekilde reddetti. Ardından 2 bin 689 İsraillinin öldürüldüğü, 7 bin 251 İsraillinin de yaralandığı savaş patlak verdi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Arap ülkeleri, 2002 yılında İsrail’e tüm Araplarla tam ve kapsamlı bir barış yapılması önerisinde bulunmuştu. Bu öneri, kısa sürede 57 İslam ülkesi adına bir girişime dönüştü. Ancak İsrail bunu reddetti ve çatışmayı tercih etti. Geçen tüm süre zarfında en az 7 bin İsrailli öldürüldü.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bundan iki ay önce yaptığı bir açıklamada, uyguladığı politikanın Batı Şeria ve Kudüs'teki yerleşimcilerin huzursuzluğunu yansıttığını söylemişti. Bu sözler bir uyarı niteliğindeydi ve Mescid-i Aksa'ya baskınlar düzenlenmesine, hapishanelerdeki Filistinli mahkumlara daha kötü muamele edilmesine, taraflar arasında diyalogun tamamen kesilmesine yol açmasına, Batı Şeria'daki tüm Filistinlilerin sürülmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalmalarına ve tüm bunlar sonucunda tehlikeli bir gerilimin patlak vermesine neden olacaktı, fakat Netanyahu bunu umursamadı. O beklenen patlama oldu ve bir günde bin 200 İsrailli öldürüldü. İçlerinden bazıları Filistin mücadelesine zarar verecek şekilde korkunç bir şekilde öldürülse de İsrail’in misillemesi kadar korkunç ve şiddetli değildi. İsrail verdiği bu karşılıktan büyük zarar gördü.

İsrail merkezli Haaretz gazetesinin askeri analisti Amos Harel, İsrail Genelkurmay Başkanı'nın oturma odalarından birinin duvarında, modern askeri stratejinin kurucularından biri olarak kabul edilen Prusyalı strateji uzmanı Carl von Clausewitz'den “Hiç kimse, daha doğrusu aklı başında olan hiç kimse, önce savaşla neyi başarmak istediğini ve kendi açısından bu savaşı nasıl başarıyla sonuçlandıracağını kendi kendine açıklamadan savaş başlatmaz” şeklindeki bir alıntının asılı olduğunu aktardı. Harel, şöyle devam etti:

Bu sözlerin Hamas’ın Gazze Şeridi'ndeki lideri Yahya Sinvar'ın çılgın iddiasına dair kehanet niteliğinde bir eleştiri olup olmadığı tartışılabilir. Ancak bu sözler, İsrail tarafının onları sadece duvarda asmak yerine üzerinde düşünmesini de gerektiriyor.

İsrail'in Batılı dostları arasında bile çok sayıda kişi, Gazzeli çocukların yanmış cesetlerinin ve yüzbinlerce Gazzelinin korkunç bir şekilde yerinden edilişinin görüntülerine bakıp, kadınların çığlıklarını ve ailelerini kaybetmiş erkeklerin feryatlarını duyarken “İsrail sivillere, hastanelere ve hastalara yönelik bu çılgın saldırıyla neyi amaçlıyor?” sorusunun yanıtını merak ediyor, ancak hiçbir cevap bulamıyorlar.

İsrail’in dostu olan ülkeler, daha da vahşileşmesinler diye İsrailli yetkililerle çatışmaktan kaçınıp tavsiyeler vermeye, dikkatlerini çekmeye ve nazik, şefkatli bir baskı uygulamaya çalışıyorlar, ama nafile. Bunun hiçbir anlamı yok.

İsrail’deki ve bölgedeki tüm halkların yalnızca iyiliğini isteyen birçok Arap lider, savaşın bölgeye yayılmasını engelleyecek çözümlerin önünü açmak için bir araya geldiler. Ancak Binyamin Netanyahu onlara ‘Arap ve İslam dünyasının liderleri sadece bunu yapmalı’ ifadeleriyle başlayan kibirli bir mesaj gönderdi.

ABD’nin iradesine uyan, Hamas'a karşı savaşında İsrail'in yanında yer alan ve ateşkes çağrısını reddeden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Gazze'de çocukların ve kadınların öldürülmesine son verilmesini çağrısında bulunma iznini de kendisine verdi. Ancak Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant, böyle bir taleple karşılarına çıkan Macron’u azarladılar ve ona bir tarih dersi vererek, Fransa’nın 1943 yılında Nazilerle barış yapmış olduğunu hatırlattılar.

Öte yandan savaşın başından bu yana İsrail'e tam destek veren ABD yönetimi, Batılı ülkeleri de saflarına katarak ateşkes ilan edilmesini reddetti ve reddetmeye devam ediyor. İsrail hükümetine savaşı sürdürmesi için birbiri ardına fırsatlar sunuyor. Ancak Netanyahu, cumartesiyi pazara bağlayan gece gazetecilere yaptığı açıklamada “ABD, Gazze Şeridi'nde ateşkes ilan edilmesi konusunda hiçbir baskıya boyun eğmemeli” ifadelerini kullandı.

İsrail Başbakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

ABD'nin bize verdiği ve vermeye devam ettiği askeri desteği takdir ediyoruz, ancak ABD içinde bizi desteklemeyen sesler yükseliyor. Biz onlarla da savaşıyoruz.

Tüm Batı ülkelerinde liderlere baskı yapanların olduğunu söyleyen Netanyahu, şöyle devam etti:

Batılı liderlere sesleniyorum; baskılara boyun eğmeyin! Bizim savaşımız sizin de savaşınızdır.

Netanyahu, ABD Başkanı Joe Biden yönetimine ‘İsrail’in Gazze savaşındaki hedefine, yani Hamas'ı ortadan kaldırmaya katılması’ çağrısında bulundu.

Tüm bunlar İsrail yönetiminin ‘patron çıldırdı’ başlığı altında kurmaya çalıştığı meşhur savaş taktiğinin bir parçası olabilir ve eğer böyleyse onu kimse bundan vazgeçiremez.

Bu tıpkı ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'ın Paris'te Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi (Vietkong) ile barış görüşmeleri yaptığı ve Vietnamlı sivilleri histerik bir şekilde bombalayarak cepheye baskı uyguladığı Vietnam Savaşı'ndaki ‘Kissingervari’ bir tutumla sahada Hamas üzerinde baskı kurmanın bir yolu olabilir.

Ancak bu aynı zamanda Netanyahu'nun savaşın başında yaptığı bir konuşmada “Kutsal kitabımız diyor ki ‘Şimdi gidin ve Amalek'i (Amalek: Tevrat'a göre İsrailoğullarının ebedi düşmanı olan kavim) vurun. Sahip oldukları her şeyi tamamen yok edin ve onları bağışlamayın; Hem erkeği hem de kadını, bebekleri ve emzirenleri, öküzleri ve koyunları, develeri ve eşekleri öldürün’ (Samuel 15:3)” ifadeleriyle bahsettiği ‘Amalekvâri’ bir intikam ve acımasız bir misillemenin önüne geçen kavim fanatizmi de olabilir.

Sorun şu ki İsrailli liderler bu yaklaşımı ne bölgede ne de dünyada kimseye hesap vermeden uyguluyorlar. Bu uygulamaların Filistinliler üzerinde yaratabileceği etkiyi ise dikkate almıyorlar. 1948 yılındaki Nekbe Günü’nden (Büyük Felaket) 2023 yılındaki Gazze'deki Nekbe'ye kadar tüm diğer savaşlarda olduğu gibi İsrail’e karşı Hamas'tan çok daha fazla nefret ve öfke duyan yeni bir nesil yarattığı ve Hamas'ın da intikam planlarını geliştireceği açıkça ortaya çıktı.

Dünyadaki Arap ve Müslüman liderler, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği (AL) Olağanüstü Ortak Zirvesi aracılığıyla akan kanın durdurulması ve herkes için barış ve güvenliğin sağlanması adına hem İsrail hem de tüm taraflara bir cankurtaran simidi attılar. Bu cankurtaran simidi, mevcut çıkmazdan onurlu ve herkese refah ve güvenlik getirecek şekilde yeni bir sayfa açmak için sunulan altın bir fırsattır.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Şarku'l Avsat'ın haberlerine ulaşmak için tıklayın

DAHA FAZLA HABER OKU