Kudüs'teki Alman sarayı hastaneye dönüştürüldü

1910 yılında inşa edilen Alman sarayı, Doğu Ürdün Emirliği'nin kuruluş anlaşmasının imzalandığı yerdi

Saray, 1948'e kadar İngiliz ordusunun karargâhı olarak kullanıldı / Fotoğraf: Independent Arabia

Alman İmparatoru II. Wilhelm, 1910 yılında vatandaşlarının Kudüs'e yapacakları hac ziyaretleri için bir otel olarak hizmet etmesi adına bir saray inşa ettirdi.

Ancak son Alman İmparatoru tarafından eşi Augusta Victoria adıyla anılan saray, I. Dünya Savaşı'nın patlak vermesi nedeniyle sadece dört yıl boyunca bu amaçla kullanıldı.

Ardından saray, 1917 yılında Kudüs'ün İngiliz kuvvetleri tarafından ele geçirilmesiyle Alman-Türk askeri komutanlığı merkezi haline geldi.

Almanya, I. Dünya Savaşı'ndaki yenilgisinden sonra sarayı Lutheran Dünya Federasyonu'na devretti, ancak saray, 1948'e kadar İngiliz ordusunun karargâhı olarak kullanıldı.

İçinde bir kilisenin de bulunduğu saray, üç semavi dinin kutsal mekanlarının bulunduğu Kudüs'ün Eski Şehri'ne bakan geniş bir arazi üzerinde yer almaktadır.

İngiliz ordusu ve Yüksek Komiserlik, 1927'de şehirde yıkıcı bir deprem meydana gelene ve İngiliz Yüksek Komiserliği karargâhının Cebel Mukaber'e taşınmasına yol açana kadar saray, karargâh olarak kullanıldı.
 

Geniş bahçelerle çevrili olan saray, süslemeli sütunları ve heykelleriyle dikkat çekiyor.jpg
Geniş bahçelerle çevrili olan saray, süslemeli sütunları ve heykelleriyle dikkat çekiyor / Fotoğraf: Independent Arabia

 

Tarihi olaylar

Saray, İngiliz Kolonileri Bakanı Winston Churchill ile Prens Abdullah bin el Hüseyin'in 1921'de Doğu Ürdün Emirliği'ni kurmak için bir anlaşmanın imzalanması da dahil olmak üzere resmi tarihi olaylara ev sahipliği yaptı.

Lutheran Dünya Federasyonu'nun 1949'da Ürdün'deki varlığını resmen belgelemesinden sonra saray, Filistinli mültecilere hizmet vermesi amacıyla Kızılhaç ve UNRWA tarafından bir hastaneye dönüştürüldü.

O zamandan beri Lutheran Dünya Federasyonu, Augusta Victoria adını koruyan hastanenin yönetimini devraldı.

Filistinliler de hastaneye, bulunduğu yerle bağlantılı olarak el-Matla şeklinde adlandırmaya devam etti.

1898 yılında Kudüs'ü ziyareti sırasında Alman İmparatoru II. Wilhelm, Alman hacılar için bir saray inşa etme kararı aldıktan sonra Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid, bu araziyi Alman müttefiki için İslam Vakıflarına ait bir parsel olarak kiraladı.

Almanlar, sarayın inşasında kullanılan taşları ve hatta kulesinin dört çanını Almanya'dan getirdi ve yapım süreci 3 yıl sürdü.
 


Kudüs'teki en yüksek kule

Kudüs'ün en yüksek kulesi olarak kabul edilen kule, depremde yıkılıp 52 metre olarak inşa edilmeden önce yaklaşık 60 metre uzunluğundaydı.

Saray, hala geniş bahçelerle çevrili olup, içerisinde ve girişlerinde bulunan birçok heykelin yanı sıra süslemeli sütunlarıyla da dikkat çekiyor.

Kuruluşu geçen yüzyılın otuzlu yıllarına, yani İsrail Devleti'nin kuruluşundan önceye dayanan Augusta Victoria Sarayı, İbrani Üniversitesi'nin ve Hadase Hastanesi'nin yanında yer alıyor.

İsrail ile Ürdün arasındaki ateşkes anlaşmasıyla sarayın çevresi, BM'nin İsraillileri Doğu ve Batı Kudüs arasında taşımak için haftalık bir konvoy düzenlediği, askerden arındırılmış bir bölge olarak belirlendi.


Almanya'nın varlığını kanıtlama

Filistinli tarihçi Nazmi el-Cube Independent Arabia'ya şu açıklamayı yaptı:

Alman İmparatoru II. William, 1898'de Kudüs'ün Eski Şehri'ndeki Kurtarıcı Kilisesi'nin açılışını yapmak üzere Kudüs'e yaptığı ziyarette, sarayın inşasını emrederek, bu gezinin ülkesinin Filistin'deki varlığını kanıtlamak için olduğunu belirtti. İçinde bir kilisenin de bulunduğu saray, Doğu Kudüs'teki Tur Dağı üzerinde yer alan Hristiyan yapılarının en büyüğü ve en yüksek olanıdır.


Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid'in Almanya'ya 99 yıllığına kiraladığı arsa üzerine inşa edilen sarayın vakfiye olması sebebiyle, Lutheran Dünya Federasyonu ile kira sözleşmesi yenilenmeden saray satılamaz.

Almanya, İngiltere'nin şehrin kontrolünü ele geçirdikten sonra sarayı da ele geçirmesinden korkarak sarayın mülkiyetini Lutheran Federasyonu'na devretti.

Augusta Victoria Hastanesi, Kudüs'teki ikinci en büyük hastane olarak kabul edilmekte olup, kanser hastalarına bütüncül tedavi hizmetleri sunan Filistin'in ilk hastanesi.

Hastanenin yöneticileri, tarihi mekanın özgünlüğünü korumayı ve Almanya'da yapılan çanlarını, Tel Aviv - Kudüs yolunun genişletilmesinden sonra Filistin'e taşımayı başardı. 

Ayrıca, hastanenin modern tıbbi standartlarla uyumlu olması, mozaik zeminlerin korunmasını engellemedi.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU